Bâzı güç kümelenmeleri üzerine
Sûriye’de henüz sular durulmadı. Bâzı tuhaf gelişmeler yaşanıyor. Bunlar Sûriye’deki yeni yapılanmanın federal bir yapıda şekillenmesini zorluyor. Kesin konuşmak için henüz erken. Ama son genişletilmiş Kürt toplantısı tam da bunu imliyor. Şaşırtıcı olan, Fırat’ın doğusundaki PKK temelli Kürt oluşumuna KUK (Kürt Ulusal Konseyi) ve Irak’daki özerk Kürt yönetiminin de destek vermesi. Türkiye’nin başlattığı, İmralı’nın ve DEM’in destek verdiği terörden arındırılmış Türkiye teşebbüslerini üzerlerine

REKLAM ALANI
Sûriye’de henüz sular durulmadı. Bâzı tuhaf gelişmeler yaşanıyor. Bunlar
Sûriye’deki yeni yapılanmanın federal bir yapıda şekillenmesini
zorluyor. Kesin konuşmak için henüz erken. Ama son genişletilmiş Kürt toplantısı tam da bunu imliyor. Şaşırtıcı olan, Fırat’ın doğusundaki PKK temelli Kürt oluşumuna KUK (Kürt Ulusal Konseyi) ve Irak’daki özerk Kürt yönetiminin de destek vermesi. Türkiye’nin başlattığı, İmralı’nın ve DEM’in destek verdiği terörden arındırılmış Türkiye teşebbüslerini üzerlerine aldıklarına işâret eden herhangi bir emâre de hissedilmiyor. DEM burada ikili bir profil veriyor.. İçeride PKK’nın silâhsızlandırışmasına sâhip çıkarken Sûriye’deki özerklik toplantısına destek veriyor. Anlaşılıyor ki Kürt bağımsızlığını savunan çevreler Sûriye’nin içinde bulunduğu vaziyeti, ileride gerçekleşmesini umdukları
Büyük Kürdistan’ın gerçekleşmesi için altın bir fırsat
olarak değerlendiriyorlar. Ahmed Eş Şara yönetimi ise Şam’da hayli sıkışmış görünüyor. Esed devrinde başlatılan yaptırımların kaldırılması Şam için son derecede kritik. Batılı çevreler Şam ile yakın ilişkiler kursa da, henüz Ahmed Eş’Şarâ’nın başında olduğu örgüleri terör listesinden çıkarmış değil.
YAZI ARASI REKLAM ALANI
Şam’a nefes aldırmıyorlar.
Kendi şartlarını dayatıyorlar. Bunların arasında federal bir Sûriye yapılanması olduğunu görmemiz lâzım. Şam’ın gönlünden geçenin ,tıpkı Türkiye gibi üniter bir Sûriye olduğuna şüphe yok. Lâkin bu baskıları nasıl karşılayacaklarını bilemiyoruz. Son açıklamalarından birisinde Ahmed Eş’Şâra’nın
İsrâil ile normalleşme arzusunu
vurgulaması ne kadar sıkışmış olduğunu gösteriyor. Batılı devletler , İsrâil , Körfez Araplarının ve unutmayalım Yunanistan’ın Fırat’ın doğusundaki özerk oluşumu desteklemelerinin sebebi
Sûriye’de İran’ın doğurduğu boşluğun Türkiye tarafından doldurulmasını
istememeleridir.
Sürecin mühendisliğini ABD-İsrâil ve Fransa’nın yaptığını görüyoruz. Bu güç kümesi kendi içinde birlik göstermiyor. İsrâil, Türkiye’ye karşı en radikal kanadı oluşturuyor. Onu Fransa tâkip ediyor. ABD ise onlar kadar Türkiye’nin dışlanmasını istemiyor. Buna ilâveten İsrâl’deki şâhin siyâsetleri her zaman beklendiği kadar sâhiplenmiyor.
ABD bir şekilde Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor.
Bunun nelere karşılık geldiği şimdilik meçhûl. Ama ABD en azından şimdilik, İran’ın püskürtülmesinden sonra bölgede
Arap dünyâsı, İsrâil ve Türkiye arasında bir akord tutturmaktan
yana olduğunu düşündürecek tepkiler veriyor. Bu da Türkiye’ye pazarlık yapmak ve kendi tezleri doğrultusunda pazarlık yapmak için bir oda kazandırıyor.
Bölgesel meseleleri dar bir zeminde tartışmanın doğurduğu sıkıntılar olduğunu unutmamak gerekiyor.
ABD ile ÇİN ve ABD ile AB arasında yaşanan gerilimleri
ıskalamamak gerekiyor. Şimdi bunlara bir bakalım.
ABD tarafında ,tâbiri câiz ise
ıskartaya çıkarılan Avrupa
hızla kendi başının çâresine bakmanın derdine düşmüş durumda. Bir taraftan sanâyisini bir savaş sanâyisine çevirmek için dev adımlar atıyor. İngiltere-Fransa ve Almanya dizilimi içindeki
Avrupa, Rusya’yı hedefe oturtmuş ve onunla yakın bir zamanda savaşmaya azmetmiş bir manzara
çiziyor. Ukrayna’da Rusya’nın eli rahatlamış, istediklerine yaklaşmış durumda. Muhtemel bir Rusya-Avrupa savaşı Türkiye’nin her şekilde dışında kalması gereken bir vasat olduğunu hemen vurgulayalım.
Türkiye-Avrupa ilişkilerinin bir geleceği yok
. Mevcut iktidarlar zâten Türkiye’yi dışlıyor. Eğer aşırı sağ dalga kıt’ada yayılırsa Türkiye’nin dışlanmasının çok daha keskin bir seviye kazanacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Avrupa ile ilişkileri tıkanan Türkiye’nin ABD ile kuracağı ilişkilerin hangi boyutlara evrileceği biraz da ABD-Rusya ilişkilerinin nereye evrileceği dikkate alınarak
yürütülmesi herhâlde en doğru yol gösterici olsa gerekir.
Rusya-Ukrayna savaşı Çin-Rusya ve Rusya-Hindistan arasındaki ilişkileri kuvvetlendirdi. BRICS bu devletleri daha da birbirine yakın kıldı. Avrupa artık kendisi için çıkış yolunun yeniden Çin ile yakınlaşmak olduğunu görüyor. Ursula Van Leyen’in Semerkand zirvesi bunu Türk dünyâsı üzerinden yapmak istediklerini gösteriyor. Bu Türkiye kadar Rusya’nın da canını sıkan bir teşebbüs oldu.
Gâyeleri Rusya ile Çin’i birbirlerinden koparmak.
Son
Semerkand Zirvesi doğrudan Şanghay İşbirliği Örgütü’nü dağıtmeyi
hedefliyor. Rusya’nın Çin’den kopması,
Hindistan ile Çin arasındaki zâten mevcût olan ,ama BRICS içinde soğutulan meselelerin tırmandırılması
ise daha çok ABD’nin derinden kışkırttığını düşündüğüm bir süreç. Yâni,
Avrupa Şanghay İşbirliği Örgütü’nü hedefe koyarken ABD doğrudan BRICS’i hedef alıyor
. Bunu doğrudan yapamıyorlar. O sebepten Çin’in stratejik ortağı olan Pâkistan ile Hindistan arasındaki meselelerin odak noktası olan Keşmir hedef seçildi. Bu gerilimin tırmandırılması Çin’i devreye sokacağı muhakkak. Bu da
Hindistan’ı daha kesin bir sûrette Batı yanlısı bir çizgiye çekilebilecek.
Bu mesele Türkiye’nin dışında bir mesele değil. Türkiye’nin Pâkistan’ı,İslâm düşmanı olduğunu her şekilde ıspatlayan Modi’nin Hindistan’ı karşısında yalnız bırakmayacağı çok açık. En merak ettiğim hususlardan birisi, hem Çin hem de Hindistan ile yakınlaşmış durumda olan Rusya’nın nasıl bir tepki vereceği. Kendisiyle savaşmaya azmetmiş Avrupa’nın Çin’e yakınlaşmasından, üstelik bunu Türk devletleri üzerinden başlatması Rusya’nın hiç hoşuna gitmemiştir. Rusya’nın aynı şekilde Çin-Hindistan gerilimini de hiç istemeyeceği muhakkak. Eğer Pâkistan-Hindistan gerilimi tırmanır ve içine Çin’i de alan bir hâle gelirse
İsrâil’in, Gazze’de kendisini destekleyen Hindistan’ın yanında yer alacağı
muhakkak. Bu hususta en merak uyandıran şeylerden birisi de Âzerbaycan’ın ne tepki vereceği. Hatırlayalım;Âzerbaycan-Ermenistan savaşında Pâkistan can-ı gönülden Âzerbaycan’ın yanında yer alırken Hindistan Ermenistan’ı desteklemişti.
İran- ABD görüşmelerinin bir tarafıyla İran’ın Çin’den kopartılmasını ve Hindistan’a eklemdirilmesini ihtiva ettiğini düşünüyorum.
Şimdi toparlayalım:
Hindistan hem karasal hem de deniz üzerinden merkeze yerleştirilmeye
çalışılıyor. Deniz ayağında
İsrâil , Kıbrıs ve Yunanistan’a bağlanmak
isteniyor. Kara ayağında ise
İpek Yolu, dönüştürülmüş İran ve Kafkasya’da Hindistan’ın ve genişletilmiş bir İbrâhim anlaşmaları üzerinden İsrâil’in
eline verilmek isteniyor. Çin’in ve Rusya’nın buna cevâbı ise
Mısır açılımı
oldu. Çok pürüzlü gelişmeler bunlar. Türkiye’nin dış politika çıktılarını kuşatan iklim bu.
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ