Fetullahçılar boş durmuyor
Fetullah Gülen, kendi ürettiği sapkın inanç sistemini müritlerine enjekte ederek onların akılları kadar ruhlarını da tahrip etti, karakterlerini ortadan kaldırdı. Fetullahçılar hasımlarıyla asla yüz yüze, göğüs göğüse çarpışmaz ya da tartışmazlar. Sinsidirler. Namerttirler. Güvenli alanlarından fitne-fesat yayar ve yeniden inlerine sokulurlar. Yurtdışına kaçanlar şimdilerde ya bir istihbarat örgütünün kucağında ya da gönüllü olarak, Türkiye’ye fitne ihraç etme çabasındalar. Yurtiçinde kalıp cezasını

Fetullah Gülen, kendi ürettiği sapkın inanç sistemini müritlerine enjekte ederek onların akılları kadar ruhlarını da tahrip etti, karakterlerini ortadan kaldırdı. Fetullahçılar hasımlarıyla asla yüz yüze, göğüs göğüse çarpışmaz ya da tartışmazlar. Sinsidirler. Namerttirler. Güvenli alanlarından fitne-fesat yayar ve yeniden inlerine sokulurlar. Yurtdışına kaçanlar şimdilerde ya bir istihbarat örgütünün kucağında ya da gönüllü olarak, Türkiye’ye fitne ihraç etme çabasındalar. Yurtiçinde kalıp cezasını dolduranlar ya da bir şekilde çıkabilenler ise biraz intikam hırsıyla daha çok Fetullahçı karaktersizlikle ortalığı bulandırma gayretindeler.
Bugünlerde Fetullahçılar 3 yöntemle saldırıyorlar.
Yurtdışında istihbaratçıların kucağına oturanlar ipe sapa gelmez iddiaları ya da ellerine tutuşturulan iftiraları Türkiye’ye boca ediyorlar. Türkiye içinde de bu kullanışlı aparatların alıcıları var. Dışardan ve içerden iş birliği ile gündemi bulandırmaya çalışıyorlar.
Fetullahçıların kullandığı ikinci yöntem, uzun süredir yaptıkları gibi CHP’nin arkasına saklanmak ve CHP’yi yönlendirmek. CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir kaset komplosuyla gönderilmesi, yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi Fetullahçı bir projeydi. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı süresince Fetullahçılar ona akıl hocalığı yaptılar. Kılıçdaroğlu’nun başarısız olmasıyla bu sefer Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel denklemini kurdular. O denklem de daha başından bozulmuş görünüyor. Gerçek şu ki, CHP, Fetullahçıların elinde bir oraya bir buraya savruluyor.
Fetullahçıların bugünlerde kullandığı üçüncü yöntem ise karamsarlık yaymak. Medya-sosyal medya üzerinden özellikle gençlere sürekli olumsuzluk, karamsarlık pompalıyorlar. Hiç kuşkusuz Türkiye’de başta ekonomi olmak üzere işlerin iyi gitmediği alanlar var; ancak Fetullahçılar sorunların esas sebeplerini perdeleyerek, gençliği derin bir umutsuzluğa sürüklüyorlar. Son günlerde artan “yurtdışında hayat çok güzel” ya da “Batı’nın gençlerinin bir eli yağda bir eli balda” algısı en çok da Fetullahçılar tarafından pompalanıyor. Gezi’de yaptıkları gibi gençleri kışkırtmak, sokağa dökmek, kaos oluşturmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Hiç kuşkusuz bu denenmiş yöntemlerin başarılı olma şansı yok ancak gündemi meşgul ettiğine de şüphe yok.
Son olarak, Fetullahçılar, Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla Türkiye’nin erken seçime gideceği yalanını ortaya attılar ve bu konu gündemi epeyce oyaladı. Hem Sayın Bahçeli hem de Hükumet bu konuda açıklama yapıp iddiaları yalanlamak zorunda kaldılar. Sayın Bahçeli’nin daha önceki açıklamalarından cımbızla ve zorlama manalar çıkartıp sanki Cumhur İttifakı’nda bir sorun varmış iddiasını ortaya attılar; yalan söyledikleri ortaya çıktı.
Tecrübelerimizden biliyoruz ki AK Parti erken de olsa, ani de olsa bir seçimden kaçmayacaktır. Ancak Türkiye’de bir erken seçimin şartları oluşmuş değil. Cumhur İttifakı’nda bir sorun olmadığı da net olarak görülüyor. Olası bir seçime, mevcut şartları dahilinde AK Parti ve MHP’nin yine ittifakla gireceği de net olarak görülebiliyor.
AK Parti’de epeyce bir süredir “ortak bir söylem ve üslup” sorunu var; kriz ortamlarında kimse konuşmuyor, konuştukları zaman ise kendi şahsi ajandalarıyla konuşuyorlar. Bu sessizliği gidermek, yapılan algı operasyonlarını erkenden durdurmak, topluma, gençlere umut aşılamak, için ortak bir söylem ve üslubu partiye yeniden hâkim kılmak her zamankinden daha elzem görünüyor.