Hakikatle gözün arasına inen perde kurbanla kalkar
Kurban özü itibariyle insanın Allah’a yaklaşmasını ifade eden bir eylem, bir ibadet. Hayvan keserek, yani kan akıtarak yapılan kısmı dolayısıyla tarih boyunca çok farklı yorumlara veya algılara konu olmuştur. Hz. İbrahim’in kurbanının farkı ilk insandan beri var olan bir kurban geleneğinin sadece bir tekrarı veya zaten bilinmekte olan bir kurbanın Hz. İbrahim için emsalsiz bir imtihan kılınmak üzere yaşanmış olmasıdır. Yoksa Hz. İbrahim’den önce de kurban var. İlk insanın iki evladının, Habil ile

Bizim yerimize birinin olmasıyla bizim üzerimizden sorumluluğu kaldırması. Bu ikamenin mutlak şekli Hz. İsa’nın bütün insanlar adına, bütün insanlar için kendini kurban ederek geriye kalan bütün insanlardan kurban olma sorumluluğunu kaldırması. Bu radikal kurban sadece kendini kurban etmiyor kurbanın kendisini de kurban etmiş oluyor. Hristiyanlık, İsa Mesih’in çarmıha gerilişini nihai ve evrensel bir kurban olarak görür: “Bakın! Tanrı’nın Kuzusu, dünyanın günahını ortadan kaldıran” (Yuhanna 1:29).
Böylece Hz. İsa’nın ölümü, tüm insanlık için aynı zamanda bir kefaret kurbanıdır. Bütün insanlık için ödenmiş bu kefaretten itibaren hayvan kesilerek sunulan kurbanlara gerek kalmaz; çünkü “bir kez ve herkes için” hatta “bir kez ve bütün zamanlar için” kurban sunulmuştur (İbraniler 10:10).
Ya Gazze’de ölenler Batılının hangi günahlarının kefareti oluyor? Soykırımcı geçmişinin? Sömürgeci yayılmacılığının? Daha kaç kişi kurban olmalı bu kefaret için?