Şaşırmadığınıza şaşırın…
Amerikan eliti, Avrupa-ABD gerilimini şöyle özetliyor; “Başkan Yardımcısı Vance ve Savunma Bakanı Hegseth’in yaptığı konuşmalar yalnızca müttefiklerine yönelik sözlü saldırılar değil. Aynı zamanda ABD’nin seksen yıllık dış politikasının toptan reddiydi” . (‘The Trump administration trashes Europe and NATO’, D. Filkins, 20/02, The New Yorker.) ‘Günaydın’ da diyebilirsiniz, ‘geçmiş olsun’ da… Gelgelelim, teşhis doğru da, kurulan ‘sebep-sonuç’ ilişkisi hâlâ yanlış. ‘ABD’nin Avrupa ve NATO’yu çöpe göndermesini’

‘Günaydın’ da diyebilirsiniz, ‘geçmiş olsun’ da…
Gelgelelim, teşhis doğru da, kurulan ‘sebep-sonuç’ ilişkisi hâlâ yanlış. ‘ABD’nin Avrupa ve NATO’yu çöpe göndermesini’ sadece ve direkt olarak Trump’a bağlamaları ‘kendi sonlarına’ ilişkin bir tür safahat körlüğünü işaret ediyor. Aynısı Avrupa’nın mevcut yönetimlerinde de var…
Oysa sadece bu köşede alametlerini en az beş yıldır okuduğunuz, küresel jeopolitik/stratejik değişim süreci, Batı’nın dünyaya tutunma gayretleri kadar, küresel çürümenin de öyküsüydü. Dış politika bağlamında, çok kutupluluğun komplikasyonları, türev ve fonksiyonlarındaki dönüşüm bir tür ‘global Araf’ haliydi…
‘Eski düzenin’ adamları konuyu, bu dört yıllık süreyi, Trump’ı aşana kadar idare etmek, direnmek görüyorlar. Bu kendi sonlarını dönüşü olmayan bir uçuruma doğru daha hızlı itiyor…
Aralık 2024’te bizzat Trump, “Musk Başkan olamaz. Çünkü burada doğmadı. Güvendeyim yani” diye şaka yollu bir açıklama yapmıştı. Buradan bakarsanız, Musk’ın oğlu da, “sen Başkan değilsin, kapa çeneni” demişti! Sorun Trump-Musk rekabeti değil. Bunu fitne fırsatı görüp, ikili arasını açmaya çalışan liberal elitler, “ABD’yi kim yönetiyor” propagandası yapıyorlar. Ama yarayı kaşımak için Time’ın kapağında Oval Ofis masasına Musk’ı zaten kendilerinin oturttuklarını görmüyorlar…
ABD ve Rusya, Kiev ve Avrupa dahil herkesi Riyad masasından iteklerken Zelenski’nin Ankara’ya yaptığı ziyaret, eş zamanlamasıyla dikkat çekiciydi. Peki, Ankara’nın Zelenski’yi ağırlamasında manidar bir hal var mı?
Türkiye, savaşın açık tarafları dahil, dünyanın tamamından farklı, yerli yerinde bir Ukrayna politikası geliştirdi, uyguladı ve İstanbul’da barışa en yakın noktaya ulaştı. Sonra bu masayı kimler ne çelmeler takarak devirdi biliyoruz…
Kaldı ki, Ankara’nın çıkarları da var; Türkiye, hem Ukrayna hem Rusya ile özel ilişkilere sahip ve bunları tarafları kırıp-dökmeden yönetti. Karadeniz güvenliği veya her iki ülke ile ticari ilişkileri, özel olarak Ukrayna ile savunma sanayi, Rusya ile enerji dosyası, vb…
***
Hakan Fidan’ın ziyaretten bir gün önce dillendirdiği, “ideal dünyada Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunduğunu görmek isteriz. Ancak savaş dönemindeyiz ve ne yazık ki bu savaşın sonucunda bazı acı seçimler yapmak zorundayız” cümleleri de yerinde duruyor…
Trump Amerikası, sıra Ankara’yla görüşülecek konulara geldiğinde, ‘çatışmasızlık istediği her haritada’ Türkiye olduğunu görmeli…