Trumpizm üzerine bâzı notlar (1)
Tuhaf bir dil oyunu var. Bâzı ilimî kavramlar, hattâ bâzı çetrefil olanları kendi mecrâsından koparılarak günlük dile yerleşiyor ve orada yeniden üretilerek (regeneration) ve bozularak (degeneration) yoğun bir sarfiyâtın konusu olabiliyor. Meselâ karizma kavramı bunlardan birisidir. Weber sosyolojisinde geçer. Weber bu kavramı eski, hayli unutulmuş kilise metinlerinde bulmuş, sıkı sıkıya elden geçirmiş ve bir kavram olgunluğuna ulaştırmıştır. Nasıl olduysa bu kavram akademik kozasından çıkartılarak

Tuhaf bir dil oyunu var. Bâzı ilimî kavramlar, hattâ bâzı çetrefil olanları kendi mecrâsından koparılarak günlük dile yerleşiyor ve orada yeniden üretilerek (regeneration) ve bozularak (degeneration) yoğun bir sarfiyâtın konusu olabiliyor. Meselâ karizma kavramı bunlardan birisidir. Weber sosyolojisinde geçer. Weber bu kavramı eski, hayli unutulmuş kilise metinlerinde bulmuş, sıkı sıkıya elden geçirmiş ve bir kavram olgunluğuna ulaştırmıştır. Nasıl olduysa bu kavram akademik kozasından çıkartılarak x, y ve z nesillerinin günlük diline düşmüş, dikkat çeken, ilgi ve hayranlık uyandıran herkes için kullanılır olmuştur.
Biden iktidarı, tırmanan bu süreci küresel bir hesaplaşmaya taşıma azim ve kararlılığındaydı. İktidârının ilk günlerinde “Amerika geri döndü” diyordu. Hemen arkasından çıkan Rusya-Ukrayna savaşı müstebit dünyâ ile özgürlükçü dünyânın trajik savaşıydı. Özgür Dünyâ (ABD ve Avrupa) ile Müstebit Dünyâ arasındaki savaşın mukadderdi ve zamânı gelmişti.
Çin, Mao sonrası adım adım kapitalistleştiği için Batı’da sempatinin konusuydu. O kadar ki, alay-ı valâ ile Dünyâ Ticâret Örgütü’ne kabûl edilmişti. Gelin görün ki, bir müddet Çin Mûcizesi olarak selâmlanan Çin’in ekonomik performansı Batı ekonomilerini tehdit etmeye başladıktan sonra tersine döndü. Çin de aynı şeytanlaştırma işlemine mâruz kalmasına sebebiyet verdi.
Devâm edeceğim.