Türkiye Avrupa için kendini feda eder mi! Bütün ülkeler vesayetçi yapıları tasfiye edecek. TÜSİAD ölümcül bir hata yaptı!
Tam da bugünlerde; Türkiye-ABD ilişkilerinin, Çin-ABD ilişkilerinin, Rusya-ABD ilişkilerinin geleceğini sorgulama, doğru tespitler i çin çaba harcama zamanı. Uzunca bir süredir küresel ölçekte “geleneksel yapı ve kurumlar” ciddi oranda aşınıyor. İşlevini kaybediyor du. Ama Trump’ın gelişiyle bu “ aşınma ve yıkım ” deprem etkisi göstermeye başladı. Özellikle ABD-Avrupa ilişkilerinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bu denli yıkıcı bir hal alması, Avrupa için karanlık bir dönem başlatır mı

Türkiye ve Müslüman dünya ya da “bizim” dediğimiz coğrafya kendi arayışına yoğunlaşmalı. 20. yüzyıl sonrası ilk kez ortaya çıkan fırsatı heba etmemeli.
ABD’nin yeni arayışları, Rusya ve Çin’le ilişkileri, Avrupa’nın çaresiz görünen hali arasında bir yol arayışına girmek, 21. yüzyılı heba edebilir.
Artık bu coğrafya başkalarına “sığıntı olma”, “başkalarının cephesi olma”, başkalarının güç haritaları arasında kendine yol bulma arayışlarını terk etmeli.
Uzunca bir süredir dikkat çekmeye çalıştığım şey; Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan yeryüzünün Orta Kuşağı, dünyanın merkezi olan bizler, kendi güç alanımızı bu sefer de oluşturamazsak, coğrafyanın bir geleceği olmayacak. Savaşlar, iç çatışmalar, yoksulluklar, kimlik kavgaları, siyasi vesayet. Ekonomik yağmacılık arasında kaybolup gideceğiz.
Türkiye’nin; “Trump Dünyası”nı, ABD-Rusya yakınlaşmasını, ABD ve Rusya ile Avrupa ilişkilerini sessizce takip ettiğini, bu arada kendi yol haritasını sağlama almaya çalıştığını, bu amaçla ortaklıklar haritasını daha da genişlettiğini görüyoruz. Türkiye’nin ABD ile de, Rusya ile de ilişkileri korumaya, güçlendirmeye, en azından bozmamaya azami hassasiyet gösterdiğini de görüyoruz.
Suriye’de savaşın bitmesinden sonra (Toprak bütünlüğü henüz tamamlanmadı.), Ukrayna/Karadeniz’de de savaşın bitmesi Türkiye’yi rahatlatacaktır. Ancak Türkiye’yi dışlayan barış arayışlarının uzun ömürlü olmayacağını not etmeliyiz.
Bölgesel Süper Güç olarak, ABD-Rusya arasındaki yeni ilişkilerin Türkiye’nin güç haritası üzerinde de “yeni sonuçlar” üreteceğini, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya kadar birçok bölgeyi etkileyeceğini bilmeliyiz. Türkiye’nin böyle bir dönemde de, tarihi iddiaları çerçevesinde bir hareket noktası olacağını söyleyebiliriz.
“Trump Çıkışları”nın ABD içinde ve dünyadaki yansımaları henüz belirginleşmedi. Şu an “Gazze’de etnik temizlik” felaketi nasıl önlenir, onun üzerinde duruluyor. Mısır’ın, Ürdün’ün, S. Arabistan’ın teyakkuzundan bunu izliyoruz. Ancak büyük güçler arasındaki yeni ilişki türünün bölgelere yansımaları çok daha da büyük depremlere yol açabilir.
Üzerinde çok da düşünülmüyor ama bu yeni dönem Türkiye’nin iç siyasi eğilimlerini derinden etkileyebilir. ABD ve Avrupa destekli siyasi kadrolar, yapılar ve hedefler çökebilir. Gelecek seçimlere yönelik dizayn hesapları bozulabilir.
Bu çevreler sahipsiz kalabilir. Demokrasi, ifade hürriyeti gibi alanlarda herkesin sustuğu bir dönemde, “sivil” diye pazarlanan ajandalar ve yapılar için yolun sonu görünebilir.
Arık Türkiye ve dünya başka türlü pazarlıklara kapı aralayacak. “Patron Devletler” döneminde hiçbir devlet içeride “vesayet” mekanizmalarına müsaade etmeyecek. ABD’de vesayet aygıtlarına yönelik büyük tasfiye yaşanırken Türkiye’de ve birçok ülkede de de benzer bir tasfiye söz konusu olabilir.
Bırakın iç vesayet mekanizmalarını, “küresel üst vesayet” mekanizmaları bile çöküyor. Soğuk savaş dönemi Avrupa’yı yönetme mekanizmalarından biri olan Münih Güvenlik Zirvesi’nin ABD ve Almanya arasında trajik tartışmalarla sona ermesi sadece bir örnek. Çok daha dramatik örneklere tanık olacağız.
İşte tam burada “Bölgesel Süper Güçler”e kapı aralanıyor. Hiçbir pazarlık önceki kriterlere göre olmayacak.
Çok daha sert, çok daha gerçekçi, çok daha sonuç alıcı masaların kurulacağı açık. Böyle bir dönemde TÜSİAD, Türkiye içi vesayet aygıtlarından biri olarak, tarihinin en büyük hatasını yaptı. Eskinin “devlete ayar verme” alışkanlığı ile bir çıkış yaptı. Oysa bu vesayetçi yapılar için tarihin sonu geldi.
Oysa TÜSİAD böyle yapacağına ciddi anlamda paniğe kapılmalıydı. Belki onlar da, Avrupa gibi, geleceği öngörmede zorlandılar.
Yeni dönemin ilk sonuçlarıyla ilgili şöyle notlar yazabiliriz.
1- Almanya ve AB’nin Türkiye’ye yakınlaşması PKK, terör gibi konularda Avrupa’nın geleneksel politikalarını değiştirebilir.
2- Avrupa savunması ile ilgili olarak, AB’den Türkiye’ye büyük bir yöneliş olabilir. Bu, hem siyasi sonuçlar verir hem de güvenlik ve ekonomik olarak ciddi gelişmelere kapı aralayabilir.
3- Rusya, Ukrayna zaferini tescil ettikten sonra Türkiye ile ilişkilerini pek de “anlayışlı olmayan” alanlara çekebilir. Bunun Karadeniz, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da ciddi yansımaları olur.
4- Türkiye-ABD ilişkileri Ortadoğu’da gerginleşebilir. Çünkü; ABD’nin İsrail eksenli yaklaşımı bütün coğrafyada Türkiye’nin çıkar alanlarına zarar verecek nitelikte.
5- Ancak Trump ne aparsa yapsın, ABD’nin gücü hayal ettiklerinden çok çok az. Dünya bunu biliyor, Çin biliyor, Türkiye biliyor. Sabırla bu rüzgârın nerelere nasıl uzanacağını görmek için bekliyorlar. Henüz bir tepki oluşmadı, elbette oluşacak, onu beklemek lazım.
6- Bu arada Trump’ın; Rusya, Avrupa, Çin çıkışlarına rağmen Türkiye ile ilgili sessizliği dikkat çekici. Bu sessizlikten çok şey çıkabilir. Her şey ondan sonra berraklaşacaktır.