REKLAM ALANI
REKLAM ALANI

Yeni bir Weimar mı? (1)

Trump, yerleşik Amerikan elitlerinin tasfiyesi ile kararlı bir şekilde uğraşıyor. Kabinesinin en göze batan ismi olan, tekno baron Musk’ı bu işin başına koymuş. Doğrusu, bu tarz bir teşebbüs Trump’dan bekleniyordu. Trump’ın gelişinin, ABD’de ihâtalı bir elitler kavgasını başlatacağını öngörenler, tahmin edenler çoktu. Ben, birkaç ihtimâl üzerinde duruyordum. İlki, bu elitler arası kavganın söylemde kalacağı ihtimâliydi. Bu ihtimâl, tecrübeleri artmış ve en az iki ciddî sûikast atlatmış olan Trump’ın,

  • 18 Şubat 2025
  • 16 kez görüntülendi.
Yeni bir Weimar mı? (1)
REKLAM ALANI
Trump, yerleşik Amerikan elitlerinin tasfiyesi ile kararlı bir şekilde uğraşıyor. Kabinesinin en göze batan ismi olan,
tekno baron

Musk’ı bu işin başına koymuş. Doğrusu, bu tarz bir teşebbüs Trump’dan bekleniyordu. Trump’ın gelişinin, ABD’de ihâtalı bir elitler kavgasını başlatacağını öngörenler, tahmin edenler çoktu. Ben, birkaç ihtimâl üzerinde duruyordum. İlki, bu
elitler arası kavganın söylemde kalacağı

ihtimâliydi. Bu ihtimâl, tecrübeleri artmış ve en az iki ciddî sûikast atlatmış olan Trump’ın, bunu seçimde bir koz olarak kullanacağı; ama kazanır iktidâra gelirse üzerine yatıp derinleştirmeyeceğini ifâde ediyordu. İkinci ihtimâl ise Trump’ın bu işi
YAZI ARASI REKLAM ALANI
zamâna yayacağı

yolundaydı. Nihâyet üçüncü ihtimâl, 2020’den başlayarak bilenmiş Trump’ın
gözükara bir şekilde bu işin üzerine gideceği

yolundaydı. Üçüncü ihtimâl gerçekleşiyor. ABD, şu aralar; daha Trump’ın işbaşına gelişinin birinci ayında kızışmış vaziyette. Böyle giderse daha da kızışacak görünüyor. Trump, tıpkı pek sevdiği ve üç sûikast atlatmış olan eski ABD Başkanlarından Andrew Jackson kadar kararlı. ABD şu aralar, müesses yapılarının en derinlerinden, ücrâ köşelerinden başlayarak,
elitler arası bir iç savaş

yaşıyor. Bakalım bu iç savaş nasıl neticelenecek..
ABD seçimlerinde Trump’ın ezici sayılabilecek bir başarıya imzâ atmasında, büyük bir kitle oluşturan
ABD alt sınıflarının Demokrat elitlere karşı duyduğu nefretin

büyük bir payı oldu. Trump, en hafif yakıştırmayla bir
sağ popülist

ve her popülistte görülebileceği üzere
antielitist söylem ve fikirlere

sâhip. Bu aslında sağ popülizmin ayırd edici vasfı değildir. Aynı durum sol popülistler için de vârittir. (Merhum Bülent Ecevit bizde tam da bu noktadaydı). Ama şurası muhakkak ki,
antielitizm popülist sağda çok daha kuvvetli tınlar.

Sağ popülist hareketlerin yükselişinde alt orta sınflardan en alt sınflara doğru yaygın ve yoğun bir toplumsallığın beslediği elit düşmanlığının hatırı sayılır bir rolü vardır. Marksist terminoloji bunu küçük burjuva ile lümpen proleterya olarak okur. Nazizmin yükselişi, târihsel olarak buna verilecek en yakın ve çarpıcı misâldir.
Nazizm, Weimar Cumhûriyetini yıktı. Bunu çok defâ, biraz da zihinsel bir basitlemeyle, demokrasi ile otokrasi/otoriterizm/faşizm/nazizm arasındaki uzlaşmaz çelişkilere dayandırıp işin içinden çıkıveririz.. Nazizmim Weimar Cumhûriyeti’ni yıktığı muhakkaktır. Unutulmamalıdır ki,
nazizm hâriçten yabancı bir ordu gibi gelip Weimar Cumhûriyetini

yıkmadı. Zahmetli olacağı muhakkak; ama daha dinamik, daha ilişkisel bir okumayla,
nazizmin bizzat Weimar Cumhûriyetinin bağrından çıktığını;

dolayısıyla bu iki zıt örüntü arasında son derecede çarpıcı bağlantılar olduğunu görebiliriz. Şöyle de düşünülebilir: Almanya’da nazizmin yükselişinde başat rolü oynayan bizzat Weimar Cumhûriyetine has dinamiklerdir.

Weimar Cumhuriyeti zamânında, Belle Epoqué devrinden arta kalan son derecede renkli bir kültürel/sanatsal/bilimsel/ siyâsal bir elitin varlığı dikkat çekicidir. Bilimsel elitler için Albert Einstein ismi neye yetmez? Edebî elitlere misâl vermek gerekse akla gelecek ilk ismin Thomas Mann olacağı muhakkaktır. Weimar demokrasisinin plastik sanatlardaki en büyük isimlerinden birisi hiç kuşkusuz Kandinski; tiyatroda ise Berthold Brecht’den başkası değildir. Siyâsal elitlere gelince, tabiî ki Weimar Cumhûriyetini târihsel olarak öncelese de Bavyera Sovyetini kuran Kurt Eisner, Erich Mühsam gibi, hakikaten de hayranlık verici bir adanmışlığı simgeleyen isimler dikkat çeker. R0osa Lüksemburg ve Karl Leibknecht, bu tarz siyâsal adanmışlığın diğer misalleridir.

Renkli bir kültürel arkaplamna sâhip olan ve
Altın Yirmiler

(The Golden Twenties) olarak anılan Weimar demokrasisinin üzerine
Bismarck’ın gölgesi

düşüyordu. I.Umûmî Harp Almanya’yı hızla Bismarckcı geleneklerle kurulmuş geçmişinden hızla yabancısı olduğu liberal ve demokrat bir çizgiye sürüklemişti. Kandisky gibi kültürel elitler bu liberal vasatın tadını çıkaracaktı. Ama geçiş o kadar kolay olmayacaktı. Derin Bismarckcı siyâsal yapılar ve zihniyetler buna direnecekti. Sayısız sûikast, komplo ve darbe teşebbüsü üzerinden bir iç savaş için için devâm ediyordu. Thomas Mann, hepi topu ondört senelik bir ömre sâhip olan Weimar Cumhûriyetinin(1919-1933) dramatik târihini son derecede çarpıcı bir şekilde temsil eder. Aristokratik köklere sâhip burjuva bir âileden gelmektedir. Başlangıçta Bismarckcı bir çizgide iken –bu sebeple kardeşiyle de küsmüştü– daha sonraları, gidişâtı görüp Weimar Cumhûriyeti’nin hızlı bir müdafii oldu.
Aslında Weimar Cumhûriyeti tecrübesi
iki farklı elitin; libertin olan Münihli elitlerle Prusyalı olan bürokratik elitlerin mücâdelesine sahne oluyordu.

Hiç şüphesiz, bunların arasında kırılgan olan ilkiydi. Çünkü en başta bürokratik aygıtlardan yoksundular. İktidâra geldiklerinde ya bu aygıtları çalıştırmayı bilmiyor yâhut ilkesel olarak davâları adına zararlı bulup çalıştırmak istemiyorlardı. Zihinleri,
Paris Komünü’nün ilham verdiği sivil toplumcu ideallerle, sosyalist bir devlet ve bürokrasi kurmak arasında

kararsızdı. Bu da onlara güç ve zaman kaybettiriyor, daha disiplinli olarak örgütlenmiş olan asker/sivil bürokratik elitlere, en kötü zamanlarında bile toparlanma fırsatı veriyordu.
Weimar Cumhûriyeti’nin en parlak seneleri 1920’li senelerin başlarıydı. ABD’nin mâli kaynakları Almanya’ya akmaktaydı. Bu da , bir taraftan derin sınıfsal eşitsizlikler yaşanırken, orta ve yüksek sınıflar arasında paylaşılan bir tüketim dünyâsını beslemekteydi. Hâsılı, Weimar demokrasisinin sağladığı özgürlük vasatlarını
bozan, yozlaştıran, özgürleşmenin bir tüketme çılgınlığına

da alan açmasıydı.

Devam edeceğim..

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ